Polisiye sevenlerin hoşuna gideceğini düşündüğüm bir kitaptan bahsedicem bugün. "Buz Prenses" İsveç'li yazar Camilla Lackberg'in 2002 de basılan ilk romanı, 30 un üzerinde dile çevrilen roman, Doğan Kitap sayesinde gecikmeli de olsa Türk okuyucularla buluşmuş.
Ben de bir tavsiye üzerine eklemiştim alınacaklar listeme. Geçen gün yine toplu sipariş verirken, biraz kafamı dağıtacak bir şeyler okuyayım diyerek sepete ekledim. Çok kısa sürede, elimden bırakamaz halde okuyup bitirince, yazarın Türkçe'ye çevrilen 2. kitabı "Vaiz"i de bir an önce alıp okumaya karar verdim.
...........Aşağıda konuyla ilgili anlattıklarım spoiler değildir, çekinmeden okuyabilirsiniz...................
Roman, aynı zamanda yazarın da doğduğu kasaba olan Fjallbacka'da geçiyor. Küçük bir balıkçı kasabası burası, herkesin birbirini tanıdığı, geçim kaynağının balıkçılık olduğu, zamanla kısıtlı iş imkanları dolayısıyla, insanların büyük şehirlere göç edip, yerlerini yazlıkçılara bıraktığı sakin, kendi halinde bir kasaba...
İnternette merak edip baktığımda Fjallbacka'nın harika bir yer olduğunu gördüm |
Romanın kahramanı Erica, Stockholm'de yaşayan bir yazar, anne ve babasının bir trafik kazasında ölümü sonucunda doğup büyüdüğü yer olan Fjallbacka'ya gelir. Hem yeni romanına konsantre olmak hem de ailesinden kalanları toparlamak için.
Bir gün yürüyüşe çıktığı sırada, telaşla kendisine doğru koşan balıkçı Eilert Berg'i görür, adam yaşadığı şokun etkisiyle bir şeyler anlatır, girdikleri evde Erica, çocukluk döneminde her şeyini paylaştığı en yakın arkadaşı Alex'in küvette cansız yatan bedeni ile karşılaşır. İlk bakışta intihar gibi görünen olayın kısa süre sonra cinayet olduğu anlaşılacaktır.
Alex'in ailesi, Erica'dan arkadaşının hatırasını yaşatması için Alex'in biyografisini yazmasını isterler. Erica kabul etmekle birlikte, uzun yıllar önce Alex kendisinden birden uzaklaşıp içine kapandığı ve daha sonra da ailesi ile Fjallbacka'yı terk ettiği için, hakkında hemen hemen hiç bir şey bilmediğini hatırlar. Ericka kitap için araştırma yaparken, hem Alex hakkında inanılmaz şeyler öğrenip hem de cinayetle ilgili detaylara ulaşmaya başlar.
Beni en etkileyen şey, romanda adı geçen kişilerin karakteri ve duyguları çok güzel anlatılıyor. Roman çok fazla karakter barındırmakla birlikte, hemen hepsini yakından tanıyor gibi hissediyorsunuz.
Genellikle, polisiye romanlarda bir cinayet olur, o cinayetin çözümüne odaklanır, duygulara fazla yer verilmez, roman kahramanı (Ölen kişi değil olayı soruşturan) kimdir, ailesiyle nasıl ilişkiler içindedir, içinde nasıl fırtınalar kopar falan pek bilinmez. Ama Camilla Lackberg her bir karakteri, hem okuyucuyu sıkmadan, hem de detaylı şekilde o kadar güzel anlatıyor ki, bir anda romanın içine giriveriyorsunuz.
Yalnız, roman boyunca o kadar çok kişiyle karşılaşıyorsunuz ki, ilerledikçe başta adı geçen kişilerin kim olduğunu karıştırabilirsiniz, o yüzden benim yaptığım gibi, bir kağıda kişilerin adını ve kim olduklarını kısaca yazıp kitabın arasına koyarsanız çok faydasını görürsünüz :)
Romanın kurgusunu çok beğendim, roman boyunca bir şeyler sezmekle birlikte, net bir sonuca varamıyorsunuz ve sonuna kadar heyecanla okuyorsunuz.
Roman kahramanları Erica ve Patrik'i öyle sevdim ki, sonraki romanın başrollerinde de aynı kişilerin olduğunu öğrenince çok mutlu oldum.
Sonuç olarak, son zamanlarda okuduğum en iyi polisiye romandı, size de tavsiye ediyorum, keyifle ve merakla okunan bir cinayet romanı arıyorsanız, aradığınız roman budur :)
* Yazılarına yorum yapmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilemiyorum diyorsanız şurada detaylı anlatımı bulabilirsiniz.
* Yazdığın yeni yazılar mail adresime gelsin diyorsanız şuraya mail adresinizi girin, sonrasında bir onay maili gelecek (spam'e düşebilir) o maili onayladıktan sonra işlem tamamdır.
Okumuştum, güzeldi:)
YanıtlaSilPolisiyeye bayılırım. Kitap, film, dizi fark etmez . Bunu da listeme aldım Özge.
YanıtlaSilBu arada geçenlerde senin minik milföy böreklerden yaptım. Ama fotoğrafını çekip paylaşana kadar bizimkiler hepsinin hakkından gelmiş:)) Gönüllerde taht kurdum yine sayende :)
Ben de polisiyeyi çok severim. Milföy börekleri begenmenize sevindim afiyet olsun :)
Sil