Tatile gideli epey zaman oldu, ben bir türlü tatil notlarımı tamamlayamadım :) Biraz geç oldu ama yine de Kazdağları'nı yazmadan geçemedim, belki yazın son günlerinde o taraflara giden olur, ya da olmadı seneye tatil planlarınıza dahil edebilirsiniz.
Önceki yazılarımda anlatmıştım, Haziran ayında 10 gün boyunca Ayvalık civarındaydık ve oralarda görülmesi gereken yerleri elimizden geldiğince görmeye çalıştık. Bunlardan biri de Kazdağları Milli Parkı içinde yer alan Sütüven Şelalesi ve Hasanboğuldu göletiydi.
Biz Sarımsaklı'da kalıyorduk, kahvaltıdan sonra yola çıktık, toplam yolumuz 60 km civarındaydı. Biz navigasyon kullandığımız için çok zorlanmadan bulduk, ama Akçay'a geldiğinizde Zeytinli sapağından sonra tabelaları takip ederek de kolaylıkla mesire yerine ulaşabilirsiniz.
Bizim gittiğimiz gün inanılmaz sıcak ve bunaltıcı bir hava vardı ama orası o kadar ferah ve güzeldi ki yaklaşık 4 saat boyunca ayrılamadık. Şırıl şırıl akan nehirler, şelaleler, ağaçların altında ve hatta nehrin içindeki piknik masalarıyla çok dinlendirici, huzurlu bir ortam. Tabii biz haftaiçi gittiğimiz için ve henüz sezon da tam olarak açılmadığından çok fazla kalabalığa maruz kalmadık, o açıdan şanslıydık. Kalabalık olduğunda biraz bunaltıcı olabilir.
Yörede yaşayanlar için de çok güzel bir piknik alanı burası, insanlar yiyeceğini içeceğini alıp nehir kenarındaki masalara kurulmuşlar, kıskanmadım desem yalan olur :)
Aşağıdaki nehri geçerek, patika yoldan içeri doğru yürüdüğümüzde karşımıza Hasanboğuldu Göleti çıktı. Bu arada üzerindeki tahta köprüyü boş verip nehri yürüyerek geçmek istedim ama yarısına ulaştığımda soğuktan ayaklarım uyuştuğu için kendimi köprüye zor attım :) Buz gibi tanımı buradaki suları anlatmak için en uygun sıfat sanırım :)
Hasanboğuldu Göleti'nin bu adı alması da yine aşklı meşkli bir efsaneye dayanıyor, internette uzun uzun anlatılmış zaten ben tekrar anlatmıycam.
Yalnız Türk milletinin doğaya saygısı !! burada da karşımıza çıktı. Nehri geçtikten sonra taşların arasından akan doğal suyla elimizdeki boş pet şişeyi doldurmuş patika yol boyunca da içmiştik. Hasanboğuldu göletine gelince önce "içme suyudur girmeyiniz" yazısını gördük, sonra gayet normalmiş gibi gölete atlayıp yüzen, maymundan hallice posta sahip abiyi. Sonra da elimizdeki pet şişeye bakakaldık :)))
Görevli gelip uyardıktan sonra lütfedip çıktı abi ama görevlinin ardından başka bir grup geldi yine koca göbekleriyle amcalar kendilerini suya attılar. Ya sabır çekmekten başka yapacak bişey yok.
Yalnız Türk milletinin doğaya saygısı !! burada da karşımıza çıktı. Nehri geçtikten sonra taşların arasından akan doğal suyla elimizdeki boş pet şişeyi doldurmuş patika yol boyunca da içmiştik. Hasanboğuldu göletine gelince önce "içme suyudur girmeyiniz" yazısını gördük, sonra gayet normalmiş gibi gölete atlayıp yüzen, maymundan hallice posta sahip abiyi. Sonra da elimizdeki pet şişeye bakakaldık :)))
Görevli gelip uyardıktan sonra lütfedip çıktı abi ama görevlinin ardından başka bir grup geldi yine koca göbekleriyle amcalar kendilerini suya attılar. Ya sabır çekmekten başka yapacak bişey yok.
Bizse uzun süre kıyısında oturup (ayaklarımızı bile suya sokmaktan imtina ederek, ruhumuzu dinlendirdik. O kadar müthiş bir rengi vardı ki göletin, insan saatlerce oturup seyredebilir.
Göletten sonra biraz daha gerideki Sutüven Şelalesini görmeye gittik. Bu şelalenin de döküldüğü yerde gölet tarzı bir yer var, burada girip yüzülebiliyor sanırım çünkü herhangi bir uyarı görmedik. Tabii o derece soğuk bir suda yüzmeye kalbiniz dayanırsa :) Ben ancak ayaklarımı sokabildim. O da kısa süreli.
Nehir boyunca suyun içinde piknik masaları var, ne kadar keyiflidir orada oturup piknik yapmak. Biz tabii hazırlıklı gitmediğimiz için öylece oturup etrafı seyrettik.
Mesire yerine girdiğinizde Hasanboğuldu göletine giderken sağlı sollu tezgahlar göreceksiniz, burada yöresel ürünler, baharatlar, ballar, zeytinyağları satılıyor. Biz girişte soldaki ilk tezgahtan alışveriş yaptık, ismini hatırlayamıyorum ama çok tatlı bir genç vardı tezgahın başında, kendisi üniversitede Zeytin ve Zeytinyağı Üretimi hakkında eğitim almış ve bize çok faydalı bilgiler verdi, tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı. İşini bilerek yapmak ne kadar güzel.
Zeytinyağı ve baharatların yanında almaya niyetimiz yokken bir kilo da bal aldık, Karakovan Çam Balının tadına baktık ve o kadar lezzetliydi ki ben çok bal sevmememe rağmen almadan duramadım.
Gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık, tabii karnımız da acıkmaya başladı. Yine aynı yerde güzel bir restoran vardı, hemen kendimizi oraya attık. Keremitte kaşarlı alabalık yedim ben, fotoğrafta da görüldüğü üzere nefisti. Eşim de keremitte kaşarlı köfte yedi, o da halinden gayet memnundu :)
Yemeğimizi de yedikten sonra mutlu, huzurlu ve dinlenmiş bir şekilde oradan ayrıldık. O tarafa yolu düşen herkese gitmelerini öneririm. Gerçekten görülesi bir yer...
KAz Dağlarının her köşesi ayrı bir cennet. Biz Çanakkale'de olduğumuzdan Kaz Dağları'nın kuzey kesiminde bulunan Ayazma'ya gidiyoruz. Orası da mükemmel bir yer. İnşallah hep içimizde olan yazınızla daha fazla gitme isteği doğuran, güney tarafına da bir gün gitmek nasip olur.
YanıtlaSilAyazma'yı da duymuştum, ben de onu aklımın bir köşesine kaydettim, yolum düşerse o tarafa mutlaka gidicem :)
Sil