Bu kış çok zor geçti benim için, kar ve soğuk fena daralttı içimi, sürekli güneşli günlerin hayalini kurar oldum. Baktık ki yazın gelmesine daha vakit var, bari bir haftasonu kaçamağı yapalım, biraz hava değişimi olsun dedik. Kızkardeşim ve eşlerimizle birlikte geçtiğimiz c.tesi sabahtan Safranbolu'ya doğru yola koyulduk. Eşim ve ben ilk kez gidiyorduk, kardeşim ve eşi ise geçtiğimiz yıl balayında gitmişlerdi o tarafa, tecrübeli oldukları için rehberlik onlara aitti :)
Şansımıza hava günlük güneşlikti, gerçi Bolu'yu geçtikten sonra her yer bembeyaz karla kaplı olduğu için ufak bir şaşkınlık yaşamadık değil, eyvah Safranbolu da karlı mı acaba diye panik olduk ama neyse ki endişelerimiz yersiz çıktı. Berceste'de verdiğimiz kahvaltı molası da dahil yaklaşık 5 saat içinde Safranbolu'daydık.
Hemen otelimize yerleşip, şehri keşfetmek üzere kendimizi dışarı attık. Ama önce otelden bahsetmek istiyorum. Diamond Park Otel, Safranbolu'nun Bağlar mevkinde yer alıyor, burası kasabanın sayfiye yeriymiş, biraz daha yüksekte yer aldığı için yazlık gibi kullanılırmış. Kalabalıktan, gürültüden uzak sakin bir bölge. Otel, içeri girdiğim andan itibaren beni büyüledi. Her bir detay özenle düşünülmüş, dekorasyon için kullanılan objeler o kadar orijinal ki, müze inceler gibi inceledim resmen ve de fotoğraf çektim bolca :)
HIDIRLIK TEPESİ
Otelden çıktıktan sonra ilk önce Hıdırlık Tepesine çıktık. Burası şehri tepeden görmeniz için ideal bir mekan olmakla birlikte Türkler'in Safranbolu'ya ilk yerleştikleri yermiş. Giriş ücreti kişi başı 1 TL, zaten ilerleyen zamanda öğrendik ki burada her yere giriş 1 TL :) İçerde bir de çay bahçesi var, gelmişken biraz oturup manzarayı seyrettik ve birer tane safran çayı içtik. Buraya kadar gelip safran çayını denemeden olmaz tabii. Tadı biraz kekik çayını andırıyor, lezzetsiz bişey olduğu için yanında bal getiriyorlar tatlandırmak için. Bitki çaylarıyla aram olmadığından çok da sevmedim ama içtim yine de.
Biz gezerken karnımız da yavaştan acıkmaya başladı ve daha önceden kardeşimle eşinin tecrübe edip unutamadıkları Yörük Sofrası'na giriverdik. Bir çifte ait küçük ama bir o kadar sevimli, sıcak bir mekan burası, köy evi gibi bir yer de diyebiliriz. Daha önce hiç buradaki kadar çıtır çıtır gözleme yememiştim, hamur hamur gözlemeden hiç hoşlanmam, burada incecik ve çıtır çıtır yapıyorlar. Üzerine de sürmek için tereyağ getiriyorlar. Yanımızdaki davul fırının içinden sıcacık ev baklavası çıktığını görünce tabii ki dayanamayıp istedik hemen. Böyle kıyır kıyır ağızda dağılan ve insanın içini yakmayan bir baklava ilk kez yedim. İnsan bir tepsi yese bana mısın demez. Tabii biz o kadar abartmadık tadında bıraktık. Arabaya doğru giderken köylü teyzelerden ev tarhanası, bahçeden toplanıp kurutulmuş nane ve kekik de alıp çantaya attık.
HÜKÜMET KONAĞI
Tekrar Safranbolu'ya dönüp, görülecek yerleri gezmeye başladık. Önce Kent Tarihi Müzesi olarak düzenlenmiş eski Hükümet Konağı'na gittik. 1904-19906 yılları arasında inşa edilmiş bina şehrin tepesinde tüm ihtişamıyla boy gösteriyor. Etkileyici bir mimariye sahip, zeminle birlikte 3 kattan oluşuyor. İçinde Safranbolu'nun eski resimleri, günlük yaşama dair eski eşyalar, ticari hayatı anlatan dükkan ve esnaf maketleri sergileniyor.
SAAT KULESİ
Hükümet Konağı'nın bahçesinde mutlaka görülmesi gereken bir şey daha var; Anadolu'nun ilk saat kulesi. "Herkesin evine ve cebine birer saat hediye edeceğim" diyen Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797'de yaptırılmış. 12m yüksekliğindeki kulenin saati Londra'dan getirilmiş. Her saat başı çan saat kaçsa o kadar çalıyor, buçuklarda da bir kez çalıyor. Yapıldığı yıllarda bu ses hem şehirden hem de bağlar mevkinden rahatlıkla duyuluyormuş. Şimdi şehrin gürültüsünde biraz zor duyuluyor tabii.
Kuleye çıkıp saatin mekanizmasını da görebiliyorsunuz ve sizi kulede bir de bekleyen var, 50 yıldır hiç bir karşılık almadan gönüllü olarak saati kuran ve bakımlarını yapan kundura ustası İsmail Ulukaya. Saate bakmakla kalmıyor bir de ziyaretçilere gönüllü rehberlik yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu kadar emeğe karşılık duyarsızlığı içimizi acıttı. İsmail Amca belki karşılık beklemiyor ama bence bu emekleri karşılığında bir teşekkürü de hak ediyor.
CİNCİ HAN
Hükümet Konağından sonra Cinci Han'a girdik, giriş 1TL'ydi :) Han 1640-1645 yıllarında Anadolu Kazaskeri olan Cinci Hoca tarafından 2 katlı ve 62 odalı olarak yaptırılmış. Çok ihtişamlı ve etkileyici bir yapı gerçekten. Restore edildikten sonra 25 oda ve restoranı ile otel olarak hizmet veriyormuş.
Cinci Han'dan sonra Safranbolu sokaklarında dolaştık, hediyelik eşya dükkanlarını gezdik, sonra da akşam yemeği için Kadıoğlu'na gittik. Buranın kuyu kebabı meşhur. Ama bize biraz ağır geldi, kuzu etini sevmiyorsanız tavsiye etmem, onun yerine sac kavurma alabilirsiniz o daha başarılıydı. Ama asıl burada size tavsiye edeceğim şey pideleri. Ertesi gün öğlen pide yedik burada, inanılmaz lezzetliydi, incecik ve çıtır çıtır bir hamur. İnsan yemeye doyamıyor. Ve tabii arkadan yine ev baklavası.
İNCEKAYA SU KEMERİ VE TOKATLI KANYONU
Gezimizin 2.gününde güzel bir pazar kahvaltısından sonra tekrar yola koyulduk, bu sefer ilk gidilecek yer, İncekaya Su Kemeri ve Tokatlı Kanyonu'ydu. Şansımıza hava da günlük güneşlikti, tam gezmelik :) İncekaya Su Kemeri de yine Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından kente su taşımak amacıyla Tokatlı Kanyonu üzerine yaptırılmış. Yerden yaklaşık 60m yükseklikte. Üzerinden yürüyerek karşıya geçilebiliyor, yaklaşık 1m genişliğinde ve aşağısı uçurum olduğu için rüzgarı da hesaba katıp riske girmedik. Başımız döner, ayağımız tökezler falan, neme lazım :) Kanyona merdivenlerle iniş yapıp 2 km'lik yürüyüş parkurunda harika bir manzara ve akarsu eşliğinde yürüyebiliyorsunuz. Çok keyifli bir yer. Safranbolu'ya giden herkes mutlaka gidip görmeli.
Yürüyüş sonrasında girişteki çay bahçesinde yöreye özgü Bağlar Gazozu'nu içerek susuzluğumuzu giderdik. Ne özelliği var derseniz bence pek bir özelliği yok, asidi biraz az belki o yüzden değişik geliyordur.
İncekaya'dan sonra yine Safranbolu'nun taşlı sokaklarına attık kendimizi, çarşısında biraz gezip alışveriş yaptık, bir de gezmediğimiz, harika konakların sıralandığı bir sokak vardı onu gezdik. Meşhur Havuzlu Asmazlar Konağı vardı sokakta, otel olarak kullanılıyor, içinde kocaman bir havuz var, çevresinde oturup sohbet edilirmiş zamanında. Hem de yangın çıktığında çabuk müdahale etmeye yararmış . İzin alıp havuzu görmek için içeri girdik. Gerçekten etkileyici.
Bu arada Safranbolu'da lokum çok meşhur. En ünlü lokumcusu da İmren Lokum, girip oradan bir kaç paket hediye lokum aldık, bir paket de kendimize tabii. Ben ki tatlıyla aram yoktur, hele lokumla hiç yoktur ama bu lokuma ben bile bayıldım, özellikle safranlı fıstıklısı var o kadar hafif ki hiç yakmıyor boğazınızı.
Son olarak Kadıoğlu'nda pide yiyip karnımızı doyurduk ve dönüş yoluna koyulduk. Böylece güzel bir haftasonu geçirmiş olduk. Daha yazamadığım bir çok detay var Safranbolu'na dair, ama yeterince uzun bir yazı olduğu için daha fazla uzatmıycam :) Herkese tavsiye ederim mutlaka gidip görün.
Otelden çıktıktan sonra ilk önce Hıdırlık Tepesine çıktık. Burası şehri tepeden görmeniz için ideal bir mekan olmakla birlikte Türkler'in Safranbolu'ya ilk yerleştikleri yermiş. Giriş ücreti kişi başı 1 TL, zaten ilerleyen zamanda öğrendik ki burada her yere giriş 1 TL :) İçerde bir de çay bahçesi var, gelmişken biraz oturup manzarayı seyrettik ve birer tane safran çayı içtik. Buraya kadar gelip safran çayını denemeden olmaz tabii. Tadı biraz kekik çayını andırıyor, lezzetsiz bişey olduğu için yanında bal getiriyorlar tatlandırmak için. Bitki çaylarıyla aram olmadığından çok da sevmedim ama içtim yine de.
YÖRÜK KÖYÜ
Hıdırlık Tepesinden sonra bu sefer Yörük Köyü'ne doğru yola koyulduk, 11 km sonra Safranbolu'nun küçük bir kopyası olan köye ulaştık. Burası gerçek bir Türk-Türkmen Köyü oluşu nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1997'de koruma altına alınmış. 131 adet tarihi eserin koruma altına alındığı bir müze köy. Küçük taş sokaklarına ve oyuncak gibi duran ahşap evlere hayran kalmamak imkansız.
Biz gezerken karnımız da yavaştan acıkmaya başladı ve daha önceden kardeşimle eşinin tecrübe edip unutamadıkları Yörük Sofrası'na giriverdik. Bir çifte ait küçük ama bir o kadar sevimli, sıcak bir mekan burası, köy evi gibi bir yer de diyebiliriz. Daha önce hiç buradaki kadar çıtır çıtır gözleme yememiştim, hamur hamur gözlemeden hiç hoşlanmam, burada incecik ve çıtır çıtır yapıyorlar. Üzerine de sürmek için tereyağ getiriyorlar. Yanımızdaki davul fırının içinden sıcacık ev baklavası çıktığını görünce tabii ki dayanamayıp istedik hemen. Böyle kıyır kıyır ağızda dağılan ve insanın içini yakmayan bir baklava ilk kez yedim. İnsan bir tepsi yese bana mısın demez. Tabii biz o kadar abartmadık tadında bıraktık. Arabaya doğru giderken köylü teyzelerden ev tarhanası, bahçeden toplanıp kurutulmuş nane ve kekik de alıp çantaya attık.
HÜKÜMET KONAĞI
Tekrar Safranbolu'ya dönüp, görülecek yerleri gezmeye başladık. Önce Kent Tarihi Müzesi olarak düzenlenmiş eski Hükümet Konağı'na gittik. 1904-19906 yılları arasında inşa edilmiş bina şehrin tepesinde tüm ihtişamıyla boy gösteriyor. Etkileyici bir mimariye sahip, zeminle birlikte 3 kattan oluşuyor. İçinde Safranbolu'nun eski resimleri, günlük yaşama dair eski eşyalar, ticari hayatı anlatan dükkan ve esnaf maketleri sergileniyor.
SAAT KULESİ
Kuleye çıkıp saatin mekanizmasını da görebiliyorsunuz ve sizi kulede bir de bekleyen var, 50 yıldır hiç bir karşılık almadan gönüllü olarak saati kuran ve bakımlarını yapan kundura ustası İsmail Ulukaya. Saate bakmakla kalmıyor bir de ziyaretçilere gönüllü rehberlik yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu kadar emeğe karşılık duyarsızlığı içimizi acıttı. İsmail Amca belki karşılık beklemiyor ama bence bu emekleri karşılığında bir teşekkürü de hak ediyor.
CİNCİ HAN
Hükümet Konağından sonra Cinci Han'a girdik, giriş 1TL'ydi :) Han 1640-1645 yıllarında Anadolu Kazaskeri olan Cinci Hoca tarafından 2 katlı ve 62 odalı olarak yaptırılmış. Çok ihtişamlı ve etkileyici bir yapı gerçekten. Restore edildikten sonra 25 oda ve restoranı ile otel olarak hizmet veriyormuş.
Cinci Han'dan sonra Safranbolu sokaklarında dolaştık, hediyelik eşya dükkanlarını gezdik, sonra da akşam yemeği için Kadıoğlu'na gittik. Buranın kuyu kebabı meşhur. Ama bize biraz ağır geldi, kuzu etini sevmiyorsanız tavsiye etmem, onun yerine sac kavurma alabilirsiniz o daha başarılıydı. Ama asıl burada size tavsiye edeceğim şey pideleri. Ertesi gün öğlen pide yedik burada, inanılmaz lezzetliydi, incecik ve çıtır çıtır bir hamur. İnsan yemeye doyamıyor. Ve tabii arkadan yine ev baklavası.
İNCEKAYA SU KEMERİ VE TOKATLI KANYONU
Fotoğraf safranbolu.blogspot.com adresinden alınmıştır |
Yürüyüş sonrasında girişteki çay bahçesinde yöreye özgü Bağlar Gazozu'nu içerek susuzluğumuzu giderdik. Ne özelliği var derseniz bence pek bir özelliği yok, asidi biraz az belki o yüzden değişik geliyordur.
İncekaya'dan sonra yine Safranbolu'nun taşlı sokaklarına attık kendimizi, çarşısında biraz gezip alışveriş yaptık, bir de gezmediğimiz, harika konakların sıralandığı bir sokak vardı onu gezdik. Meşhur Havuzlu Asmazlar Konağı vardı sokakta, otel olarak kullanılıyor, içinde kocaman bir havuz var, çevresinde oturup sohbet edilirmiş zamanında. Hem de yangın çıktığında çabuk müdahale etmeye yararmış . İzin alıp havuzu görmek için içeri girdik. Gerçekten etkileyici.
Bu arada Safranbolu'da lokum çok meşhur. En ünlü lokumcusu da İmren Lokum, girip oradan bir kaç paket hediye lokum aldık, bir paket de kendimize tabii. Ben ki tatlıyla aram yoktur, hele lokumla hiç yoktur ama bu lokuma ben bile bayıldım, özellikle safranlı fıstıklısı var o kadar hafif ki hiç yakmıyor boğazınızı.
Bu arada Safranın 1 gr'ı 15 TL'ye satılıyor yani kilosu 15.000 TL. Bu kadar pahalı bir şeyi lokuma koyarlar mı dedik ama öğrendik ki safranın özelliği kendi miktarının 100.000 katı suyu sarıya boyayabiliyormuş. Lokum yaparken de bir kazana 4gr koyuyorlarmış.
Safranbolu'da daha önce görmediğiniz kadar sincap görebilirsiniz. Bu yaramaz da metruk bir konağı sahiplenmiş ordan oraya geziyordu. Ben sincaplara bayılırım, hemen bir kaç poz yakaladım ve çektim :) |
Bu kelebeği kanyonda gezerken gördüm ve yakalamak için peşine düştüm sonunda başardım :) |
ameriadan dönüşte gidilecek yerler listeme ekledim. çok güzel gözüküyor. emeğine sağlık tatlımm ;)
YanıtlaSilSon cümlede Açılay'ın sesi çınladı kulağımda :))Bence de kesinlikle gidip görmelisin. Sevgiler
SilMerhaba,
YanıtlaSilSafranbolu benim de çok görmek istediğim yerlerden biri,ama şimdiye kadar kısmet olmadı.Uzun geçen kıştan sonra gelen baharda, tahmin ediyorum bu gezi çok iyi gelmiştir.Fotoğraflar ve yazın çok güzel, ellerine sağlık:)
Sevgiler
Gerçekten kış sonrası açık hava, güneş falan çok iyi geldi. Arada İstanbul'dan kaçmak insanı mutlu ediyor :) Fotoğraf ve yazıyı beğenmene sevindim. Sevgiler.
Silözge, ben kendimi daha önce safranbolu'ya gitmemiş gibi hissediyorum şu an..
YanıtlaSilCanım üzülme, tekrar gidip gezmediğin yerleri de gez :) Biz tecrübeli bir çiftle gittiğimiz için şanslıydık, yoksa bir çok yeri gezemezdik eminim :)
Silharikaaaaaa!
YanıtlaSilŞişede gazoz mu , harika :) Algıda gemçiş efendim . Üniversiteyi o bölgede okuyup ta gitmediğime pişman eden bilgilerle dolu,sağolun yaşattığınız pişmanlık için :D
YanıtlaSilAma yani o bölgede okuyup gezmediyseniz pişman olun tabii ki:) Neyse her şeyin bir çaresi vardır, bir haftasonu rotayı o tarafa çeviriverirsiniz belki.
SilÖyle tabi , hem gelecek sefere bir şeyler bırakmak gerekti,ben de bunu tercih ettim. Geçmiş oldu artık o zamanlar, geleceğe de yaşanacak,gezilecek yerler kalsın diyorum :D
YanıtlaSilÇok güzel anlatmıştınız 21 Nisan'da bizde Safranbolu'da olacağız aynı otelde yerimizi ayirttik : )
YanıtlaSilNe güzel, umarım beğenirsiniz siz de. Şimdiden iyi eğlenceler.
SilSafranbolu her zaman güzel.. Safran kolanyası ve lokumunu mutlaka almak lazım tabiki :)
YanıtlaSilEvet evet ben de safran kolonyası aldım çok güzel kokuyor :) Tabii lokum da alındı bolca :) Gerçekten çok güzel bir yer.
SilO tecrübeli çift olarak ben 3. kez eşim serdar 4. kez gidilir diyoruz Safranbolu'ya :)))
YanıtlaSilMalum ilk gidişim balayım olduğu içinde belki bu kadar özeldir benim için :)
3. gidişim umarım çocuğumla olur kimbilir :)
Ben de 2.kez gitmeye varım :) Hatta seneye çocuklarımızla gideriz belki :)
SilSafranbolu'dan sevgilerle :) daha önce bloğunuza birkaç kez girmiştim. birkez daha girdiğimde safranbolu hakkında yazdıklarınızı okudum. eksiği var fazlası yok, herkesi bekleriz safranboluya, hoşçakalın.....
YanıtlaSilTeşekkürler Nursen Hanım, biz çok sevdik Safranbolu'yu, inşallah yine gitmek kısmet olur.
Silsafran çiçeği kolonyası harika
YanıtlaSilözge hanım merhaba ilk defa gidicem rehberim yok gezime nerden başlamam lazım neler tavsiye edesiniz.
YanıtlaSilMerhaba, biz de rehbersiz gitmiştik. Yazımı okuduysanız orada detaylı anlattım aslında gidilmesi gereken yerleri. Safranbolu hakkındaki bütün tavsiyelerimi yazıda bulabilirsiniz.
SilMerhaba özge hanım yazınızı çok beğendim. Safranboluda yaşayan biri olarak sizden safranboluyu okumak ayrıydı aslında gidemediğiniz bir cok köy var ve oralarda cok güzel saygılarımla Sevil Yıldırım
YanıtlaSilÇok teşekkürler Sevil Hanım, Safranbolu'da yaşayan birinden böyle bir yorum almak beni mutlu etti :) Mutlaka gezemediğimiz bir çok yer vardır zaten ben doyamadım oraya inşallah yine görmek kısmet olur. O zaman gidemediğimiz köylere de gideriz belki. Sevgiler...
Silyazınız çok güzel yanlız orayı hiç bilmeyen biri olarak oraya gittiğimizde oraları bulup gezebilirmiyiz.bu konuda ne diyeceksiniz?
YanıtlaSilFatih Bey çok teşekkürler... Hiç şüpheniz olmasın kolaylıkla bulabilirsiniz. Çok küçük bir kasaba ve kime sorsanız adı geçen yerlere sizi yönlendirir. Umarım beğenirsiniz...
Silöncelikle ilginiz için teşekkürler özge hanım.en kısa zamanda eşim ve kızımla beraber gezmeye gideceğim.daha farklı yerleri de gezdiyseniz yazılarınızı okumak istiyorum.sayfanızı yeni gördüm.
SilFatih Bey, aslen yemek blogu olduğu için çok fazla gezi yazısı yok ama Ayvalık ve Foçayla ilgili yazılarım var. Ana sayfada sağda Gezdim-Gördüm-Yazdım diye bir alan var. Oradan ulaşabilirsiniz.
Silmerhaba özge hanım bizde yakın bir zamanda gideceğiz ve diamond park otel kalacağız. aracımız yok ulaşım nasıl şehir içinde gezilmesi gereken yerlere rahatlıkla ulaşabilir miyiz ?
YanıtlaSilMerhaba, Aslında her yer birbirine yakın. Diamond biraz merkezden yukarıda ama taksiyle gidip gelebilirsiniz, belki minibüs de vardır. Biz arabayla gezdiğimiz için toplu ulaşım konusunda fikrim yok ama sorun olacağını sanmıyorum. İyi eğlenceler şimdiden.
Silsafranbolu tarihi evleri ve sokaklarıyla görülmesi gereken yerlerden. ancak yörük köyü hariç. safranbolu sonrası ne gerek var. hafız gezi, evi kişi başı 2.5 tl onun yerine safranbolu kaymakam konağı 1000 kat iyi. ve köy kahvaltısı hiç gerek yok. gözleme 6-8 lira ve hiç doyurucu değil. yola zamana ve paraya yazık. tokatlı kanyonu giriş 2 lira ama kristal teras 3 tl. benden tavsiye kanyonu mutlaka görün incesu su kemeri zaten yanında ama çevre temizliği sıfır. ama cam teras boşver görmeye gerek yok. peşinden doğruca bulak mmağrasına gidin. uzun ve serin bir mağara 2015 itibari ile öğrenci 3 sivil 4 lira.görmenizi tavsiye ederim. safranbolu merkez de cezaevi ve saat kulesi güzel minyatür saat kuleleri de yapmışlar ancak haziran ayı olmuş çevre düzenlemesini beğenmedim. otlar boyuma kadar uzamış. karşıda seyir tepesi hıdırlık tepesi safranboluyu cepheden gören fotoğraflık bir yer. gidin çayı nı için .ve meşhur safran şişeler içinde gr mı 10 tl lokum içeri değişmekle birlikle 17-25 TL arası tavsiyem safranlı ve menekşeli. safran kolonyası 5-10-15 değişmekle birlikte bütçenize göre alabilirsiniz. yemek konusuna gelince yö resel se örneğin pide 14 lira (7 lira + meşhurluk parası 7 lira =14 :) ) yerinde ağır. biz o sebeple safranbolu merkeze çıktık makul fiyata güzel yerlerde yedik.
YanıtlaSilçok güzel ve aydınlatıcı bir yazı olmuş, ifadelerinizi de çok beğendim.
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Ben teşekkür ederim yorumunuz için :)
SilSanki Sohbet ettik, okumamış gibi. Elinize sağlık
YanıtlaSil