Kitabın yazarı İrfan Orga, kendi yaşam öyküsü eşliğinde Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine, 1.Dünya Savaşı ve sonrasındaki toplumsal yaşama ışık tutuyor.
Kitap ilk olarak 1950 yılında "Portrait of a Turkish Family" adıyla İngilizce olarak Londra'da ve New York'ta yayınlanmış ve o dönemde oldukça ses getirmiş, çeşitli övgüler almış. Daha sonra da bir çok farklı ülkede yayınlanmış. Ve nihayet 1994 yılında Arın Bayraktaroğlu'nun çevirisiyle Türk okurlarla buluşmuş. Benim okuduğum son basılan versiyonu, yazarın oğlu Ateş Orga'nın kitabı tamamlayıcı son sözünü de içeriyor. Bence bu son söz olmasa eksik kalırdı kitap.
Konusuna gelirsek (henüz kitabı okumamış olanlar için üstü kapalı şekilde geçicem burayı); yazar 1908 yılında Sultanahmet'te deniz gören bir konakta doğuyor, annesi, babası, erkek kardeşi, babaanne, dedesi ve hizmetkarlarıyla birlikte bu evde varlık içinde rahat bir yaşam sürüyorlar. Ancak Osmanlı'nın son dönemi ve 1.Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte her şey altüst oluyor. Alışılan düzen yavaş yavaş dağılmaya başlıyor. Tüm aile asla hayal edemeyecekleri bir mücadelenin içinde buluyorlar kendilerini.
Hepimiz okumuşuzdur, savaş döneminde tüm ülke yokluk ve sefalet içindeydi, ekmek bile bulamıyordu insanlar diye, vah vah deyip geçerdim en fazla bu kitabı okumadan önce.
Ama kitaptaki betimlemeler o kadar gerçekçi ve detaylı ki o dönemin tamamını yazar ve ailesiyle birlikte yaşıyorsunuz sanki.
Kitabı okuduktan sonra dedim ki, ben bugüne kadar anlatılanları hep hikaye gibi dinlemişim de, gerçekten insanların neler yaşadığını anlayamamışım. Şimdi o kadar canlı ki gözümde her şey...
Sonuç olarak, herkese tavsiye edebileceğim bir kitap diyebilirim.
Ben de gerçek hikayeleri (anı, günlük, biyografi...) çok severim. Bu kitabın cep boyu da varmış. Sanırım okuyacağım :)
YanıtlaSilBen de cep boyunu satın almıştım. Taşıması pratik oluyor. Gerçek hikayeleri seviyorsanız bu kitabı da zevkle okuyacağınızı düşünüyorum. Sevgiler.
Sil