"Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih'ten 1681 ve hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Konstantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı."
Uzun zamandır okumak istediğim kitaplardan biriydi, geçen yaz tatile gitmeden önce arkadaşlara sormuştum hangi kitabı önerirsiniz tatil için diye, bir çoğu "Puslu Kıtalar Atlası" demişti. Sonra ne olduysa oldu alıp okumak kısmet olmadı. İlerleyen zaman içinde de hep bir yerlerde rastladım hakkındaki olumlu yorumlara. Nihayet geçtiğimiz ay okuyabildim.
1995 yılında ilk kez basılan "Puslu Kıtalar Atlası" İhsan Oktay Anar'ın ilk kitabı. Kendisi Ege Ünv. Felsefe Bölümünde Lisans, Master ve Doktora yapmış olup halen öğretim üyesi olarak aynı ünv.de görev yapıyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim, kitabı elime alıp okumaya başladığımda epey bocaladım, öyle farklı bir dil ve üslup kullanmış ki yazar, anlamak için çaba harcamak gerekiyor, daha sonra yavaş yavaş alışıyor ve zevk almaya başlıyorsunuz. (Girişte alıntı yaptığım paragraf da kitabın başlangıcında geçen bir paragraf)
Kitabın konusu ne diye sorarsanız anlatması çok zor, ama şöyle ki, Uzun İhsan Efendi'nin düşlerinde yolculuk yapıyor, kah lağımcılarla tünel kazıyor, kah dilenciler cemiyetine katılıyorsunuz. Kitapta ana karakter haricinde çok renkli yan karakterler var hepsi hakkında bir şeyler öğreniyorsunuz, Bünyamin, Alibaz, Vardapet, Ebrehe, Hınzır Yedi, Efrasiyab... Birbirinden bağımsız gibi görünen hikayelerin ustaca bir kurguyla birbirine bağlanmasına ve yazarın sınırsız hayal gücüne şaşırıyorsunuz.
Uzun uzun anlatsam da kitabı, aslında hiç bir şey anlatamamış olurum, o yüzden alın ve okuyun, eski İstanbul'da geçen büyülü bir masala şahit olun.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aşağıda kitaptan bazı alıntılar yaptım. Bu arada kitap boyunca Rendekar olarak bahsi geçen kişi de "Rene Descartes"'in ta kendisi.
... ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hâlâ çözebilmiş değilim. rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata'da, Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, söz gelimi İzmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? Hangimiz düş ve hangimiz gerçek? ...
...hazine odasındaki paraları yağma eden şu zavallılara bak. eğer kitaplıklardaki ciltler dolusu bilgiyi kullanabilecek durumda olsalar, talan ettikleri paranın on katını, belki de yüz katını elde edebileceklerini bilmiyorlar...
... bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuran'ın kendisi Peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar,görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı...
...bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına Kubelik'in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar...
Okuduğum ve unutamadıklarımdan biridir.
YanıtlaSilHerkese söylüyorum bunu seven kesinlikle Amak-ı Hayal'i okumalı.
Sevgiler.
Listeme kaydettim, çok teşekkürler. Sevgiler.
SilHer kitabı çok güzel ve derin , "Olağanüstü"dür. Amat'ı okumanızı tavsiye ederim.
YanıtlaSilİhsan Oktay Anar çok sevgili ve saygıya değer bir insandır.